Şaban Sevinç’in ezik tavrı ve ‘kart’ meselesi

Medyaradar'ın usta yazarı Varol Ersoy, TV100'de yayınlanan "Cansu Canan Özgen ile Özgür İfade" programına konuk olan Buket Aydın ile Şaban Sevinç arasında yaşanan tartışmayı kaleme aldı.

TV 100, bir zamanların Reha Muhtar’lı Show TV’sinin yerini aldı. Bu kanalı yönetenler tartışma programlarının konuk profilini öyle ustaca belirliyor ki, neredeyse her programda “savaş” çıkıyor. Böyle olunca da kanalın gündem belirleme yeteneği ve izlenme oranı hızla artıyor.
*
Salı akşamı yine bu kanalda yayınlanan Cansu Canan Özgen ile Özgür İfade programında kan gövdeyi götürdü.
Muhabirliğinden bu yana CHP’nin ekmeğini yiyen “bağımlı” gazeteci Şaban Sevinç, CHP’li Kurultay delegelerinin parayla satın alınamayacağını belirterek, “Kredi kartıyla pek çok şey satın alabilirsin. Pahalı saat alabilirsin. Ama CHP delegesini satin alamazsın. Kredi kartıyla saat almaya benzemez bu” diyerek programın “AKP bağımlısı” diğer konuğu Buket Aydın’a göndermede bulundu.
Daha önce de yine kredi kartı meselesi yüzünden ekonomist Özgür Demirtaş’la kavga eden ve “patronunun kredi kartını kullanmakla” suçlanan Buket Aydın mesajı hemen aldı ve bağırmaya başladı. İkili arasında aynen şu konuşma geçti.
Buket Aydın: “Ben kredi kartıyla saat almadım.”.
Şaban Sevinç: “Sana demiyorum.”
Buket Aydın: “Kime diyorsun? Seni kim böyle yönlendiriyor? Görüyor musunuz yaptığını? Şov yapma, haddini bil! Bu adam çok saygısız ve terbiyesiz bir insan. Ben bu yayını terk ediyorum. Bu kadar rezil, seviyesiz bir kişiyle yayına devam etmem. Terbiyesiz adam!”
*
Şaban Sevinç’in yayındaki tepkisi önce “Ayıp” demek oldu.
Daha sonra ise “maaşlı konuk” olduğunu hatırlayıp programdan kovulabileceği korkusuna kapılmış olacak ki geri vitese taktı:
“Yanlış anlaşıldıysam özür dilerim. Hele bir kadına karşı…”
*
Milyon defa yazdım gazeteci elbette her konuda “taraf” olabilir.
Ama kesinlikle “bağımsız” olmalıdır.
Hiç bir takımın, partinin, derneğin üyesi ve sözcüsü olmamalıdır.
Bu kavganın kahramanlarına bakıyoruz; ikisi de Türkiye’nin en büyük iki partisinin “ateşli militanı…”
Bana göre bu yüzden ikisi de gazeteci değil, parti görevlisi…
Parti büyüklerinin devreye girmesiyle iş buluyorlar.
Örneğin Şaban Sevinç CHP muhabiri olmayı CHP’nin sözcüsü olmakla karıştırmasaydı; CHP’nin önerisiyle RTÜK Yönetim Kurulu’na girebilir miydi? Oradaki görev süresi dolunca Deniz Baykal’ın sahip oduğu Halk TV’nin başına getirilir miydi? Her işsiz kaldığında CHP’li büyüklerinin devreye girmesiyle başka bir kanalda iş bulabilir miydi?
Buket Aydın’ın durumu da farklı değil… Onun en büyük destekçisi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan… Erdoğan kendi gücünü koruduğu ve arkasında durduğu sürece bu arkadaş kişisel hazinesini doldurmaya ve “başkalarının kredi kartını kullanmaya” devam eder.
İkisinin de yaptığı iş basit; “temsil ettikleri” partinin kendilerine söyle dediklerini söyeyip, söyleme dediklerini ağızlarına bile almamak...
Kısaca partilerini savunurken “avukat”, karşı partiyi suçlarken “savcı” rolü oynamak.
*
İşte; bu yüzden ben Salı gecesi çıkan o kavgaya asla şaşırmış değilim.
Şaşırmadım ama ne yalan söyleyeyim, Şaban Sevinç’in kaypak tavrına kızdım.
Önce lafı sokuyor, sonra da “Sana söylemedim” diye şark kurnazlığı yapıyor!
Buket Aydın kendisine hakaret ederken “Ayıp, ayıp” diye söylenip, birkaç dakika sonra özür diliyor.
Dile getirdiği ve haklı olduğunu düşündüğü konunun üzerine gidemiyor.
Tırsıyor, pusuyor, acizleşiyor.
Muhatabının “Rezil, seviyesiz, terbiyesiz” diye hakaret etmesine yanıt bile vermiyor.
*
Bu adamı kullandıklarını sanan CHP’li yöneticilere sesleniyorum:
Şaban Sevinç, hitabet yeteneği ve siyasi derinliği olmayan, amigoluktan öteye gidemeyen, kaş yapayım derken her defasında göz çıkaran bir arkadaş…
Bana göre doğrusu, hiçbir gazeteciyi “amigo” yapmamanızdır ama ille de yapacaksanız, bu amigo sizi rezil ediyor be kardeşim!
Görün de susturun artık!