Nurtopu gibi bir “Saflaşma”mız oldu! Sokak hayvanları konusu artık bir “İnatlaşma Meselesi” mi?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, çıkması beklenen hayvanlarla ilgili yasanın bu zihniyetle pratikte hiçbir sorunu çözemeyeceğini, sorunu büyüterek sürece yayacağını ve dahası toplumu bir kez daha saflaştırmaya hizmet edeceğini yazdı…

Efendim: TBBM’ de ilgili komisyonda sokak hayvanları ile ilgili yasa tasarısının oturumu esnasında yaşananları izlediniz mi bilmem. Amanın o da ne? Sanki bayağı bir mahalle kavgası. Sözüm ona bunlar “Milletvekili” sıfatı taşıyan hesapta olgun insanlar. Öyle ki buraya bir sorunu tartışarak çözmeye değil bilakis kavga çıkarmaya gelmişler adeta. Hele o çocuğu köpeklerden kaçayım derken ezilen anneye olan saldırgan tavırlar neydi öyle? Ya oğlunu köpeklerin parçaladığı babaya? O dilinizden düşürmediğiniz “Empati” niz, “Vicdan” çağrılarınız batsın. Olsa olsa ancak bu kadar “Antipatik” olursunuz siz!..

Zaten olayın yıllar içinde bu kadar büyümesinin, neredeyse çözümsüzlüğe sürüklenmesinin bir nedeni de hayvanlardan ziyade kendine “hayvansever” diyen birtakım kimselerin marazi tavırlarından kaynaklanıyor. Onların aşırı, şirretliğe varan davranışlarının faturası çoğu noktada zavallı hayvanlara kesiliyor. Toplumda hayvanlardan çok bu gibi kişilere karşı bir tepki ve nefret var. İkisi birbirine karışıyor. Maalesef gerçek bu…

Sanıyorum bugün TBMM’de yapılması gereken ikinci oturumda da muhtemelen aynı manzaraların ve benzeri tavırların yaşanması kaçınılmaz görünüyor...

Gitgide Karamsarlığa Kapılıyorum!..

Neyse, şu ülkede yetkili merciler (Devlet, hükümet, kurumlar, siyasi partiler, milletvekilleri, ilgili kişiler, vb) bir kez olsun bir şeyi doğru düzgün yapsınlar dişimi kıracağım. Maalesef artık yediklerimiz içtiklerimizden mi, havamızdan suyumuzdan mı bilmem böyle bir alışkanlığımız var.

Gerçi bu durum hayatın tüm süreçlerinde böyle. Lakin en çok da kendini siyaset süreçlerinde gösteriyor. Hatta bu toplumun ve onun içinden çıkan siyasilerin “Sorun çözme” kapasitelerinin olmadığı kanaat getirmeye başladım. Onlar sanki o hayli dolgun maaşları ve garantilenmiş hayatları ile sorunları çözmek için değil çözmemek için varlar. Beceriksizlik ayyukta!..

AK Parti Topu Baştan Taca Attı!..

Hele yasa yapımı hepten felaket. Genellikle kopyacılar ve batıdan apartma, klişe, taklit yasaları, alıp uygulamaya çalışıyoruz. Bu bünyeye uyar mı, uygulanabilir mi, hangi şartlarda geçerli olur hesap eden yok. Biz bir şey öneriyoruz ama bunun ucu nereye varır hesap edemiyor veya daha fenası umursamıyoruz? Tipik bir “Kervan yolda dizilir” anlayışıdır bu.

Peki bu ne anlama gelir? Plansız, programsız, her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmeden “Hele bir yola çıkalım, gerisi kolay” anlayışıdır. Oysa kervan yolda değil önce kafada dizilir. Ne yapacağını, nasıl yapacağını ve daha önemlisi “Nasıl yapmayacağını” bilmek demektir. Yapmak istediğin şeye dair önce bir perspektif sonra da irade sahibi olmak demektir. “Ona da sorayım, buna da sorayım” la, nabza göre şerbet vermekle olmaz bu iş. Demokrasinin en saçma, en avami, en pespaye yorumudur bu. Önce nereye varmak istediğini kendin bileceksin. Yanlış bile olsa önce “doğru bildiğini” gündeme getireceksin!..

“İngiliz Modeli” Yasa Doğru Düzgün Çıkmasın Diye mi Ortaya Sürüldü?..

Kısaca düğmeyi baştan yanlış iliklediler. Artık “Bilerek” mi yoksa “Kronik düşüncesizlik” ve yetersizliklerinden mi bilinmez. Ancak daha tartışmaların ilk başlangıcında AK Parti sözcüleri “İngiltere Modeli” ni örnek gösterdiklerinden beri “Bunlar bu işi beceremeyecekler”, “Top çevirecekler” dedim kendi kendime. Yoksa böylesi uç bir örneği niye gündeme getirirler ki?..

Çünkü İngiltere modeli algılanış bakımından çok iticiydi. Sahiplenilmeyen bütün köpekler toplu katliamla öldürülecekler imajı oluşturuyordu. Dahası Türkiye’ye bir şablon gibi uygulanması söz konusu olamazdı. İngiltere’de 80 bin civarında sahipsiz köpek olduğu söylenirken Türkiye’de bu rakam milyonlarla ifade ediliyordu. İsteseniz bile en az 4-5 milyon köpeği zaten fiilen itlaf edemezdiniz. O halde bunu bilerek böyle bir yasayı nasıl öne sürersiniz? Her konuda “Yerli ve milli” lafı edenler yerli ve milli bir yasa yapmayı beceremediler demek ki!..

Tam bu noktada tuhaf, çelişkili hatta komik durumlar oluştu. Gerçekte ağırlıkla “Batıcı” olan Hayvanseverler, batıdan gelen neredeyse her şeyi olumlarken bu yasayı ise reddedeceklerdi. Anti - Batıcı olan İslamcılar ise batıdan ithal bu yasayı şiddetle olumlayacaklardı. Bana daha da komik gelen ise şu oldu. Batıcı - Laik ve modernistlerin adeta diğerleri gibi “Allah’ın dilsiz kulları…” söylemine dört elle sarılmalarıydı. Pragmatizm insanları ne hale sokuyor değil mi?..

Mavi Boncuk Politikası Tutmadı!..

Bu tasarı sanki daha ilk anda tepki çeksin ve daha da çözümsüzlüğe sürüklensin, zaten agrasif olan hayvansever kesimde daha bir infial oluşsun diye ortaya atılmış gibiydi. AK Parti sanırım “Fazla akıllı” (!) kimi elemanları aracılığıyla kendi ayağına kurşun sıkar duruma düşmüştü. Daha da fenası AK parti içindeki kimi “Etki ajanları” yahut “Mama lobisinin adamları” mı olayı özellikle bu noktaya kilitlediler acaba? Herkesi gözeten başka formüller, taslaklar geliştiremezler miydi?

Öyle ki 24 Mayıs 2024 günkü Çıksın artık gündemden bu tartışma! Ne olacak şu ‘köpek meselesi’ nin sonu? başlıklı yazımda “Bana kalırsa bu zaten tepkileri ölçmek için sızdırılmış bir tasarıydı. Anlaşılan gelecek tepkiye göre tasarı revize edilecek, ona göre yeniden biçim verilecek ya da geri çekilecekti. (Zaten bu tepkiler muhtemel tepkilerdi niye şaşırılıyor ki?) ‘Biz uğraştık ama olmadı’ mı denilecekti acaba? Nabza göre şerbet de denebilir!.. ‘Tavşana kaç tazıya tut’ mu yapılacaktı?”

Nitekim sesleri daha çok çıkan, daha organize ve saldırgan bir dile sahip “Hayvansever” kesimden zaten beklenen tepkiler alınınca geri adım attılar. Şu anki tasarıyı gündeme getirdiler. Ancak hayvanseverleri o da ikna etmemiş olacak ki tam tersine ki tepkiler daha da arttı. AK Parti başlangıçtaki yanlış start alışının ve herkese şirin gözükme, mavi boncuk atma çabasının bedelini ödemekle meşguller. Bir yerde AK Parti kendi ayağına sıkmış oldu!..

Olay artık bir inatlaşmadır!..

Ortada gerçek bir çözüm arayışı ve zemini kalmamıştır. Maalesef ki olay artık bir inatlaşmadır. Ayrıca siyasi bir çatışmadır. Ondan öte kültürel, yaşam biçimsel bir saflaşmadır. Bu anlamda olay hem gerilimli ortamdan beslenmekte hem de onu derinleştirmektedir. Farkında mısınız bilmem? Artık olay sokaktaki köpekler sorununu, bir yasa tartışmasını çoktan aşmış görünüyor. Olay artık Aydın Ünal’ın isabetli tespitiyle bir “Yaşam tarzı” savunmasıdır. Köpekleri modernlik, çağdaşlık, batılık, ilericilik, laiklik – sekülerlik (Hatta Atatürkçülük) ile bir tutan anlayış ile böyle görmeyen iki anlayışın çatışmasıdır. Biri laiklik diğeri bazı hadisler dolayında din üzerinden karşı çıkmakta. Burada garip olan köpeğin alakasız bir saflaşmada simge seçilmesidir. Üzerine inşa edilen bütün tanımlar aynı saikledir. Bu arada toplumun bir sorununun çözümü ise güme gitmektedir!..

Bu artık “Köpek meselesi” görünümlü “Laik – anti –laik saflaşması” dır. Olay artık “Modernizm anti –modernizm” kavgasıdır. “Tehlikeli” bir saflaşmadır ve maalesef köpekler buna alet edilmektedir. Aslında bu saflaşma pek de yeni sayılamaz. Uzun süredir gündemdedir. Lakin artık bilhassa bu yasa tartışmasıyla birlikte iyice su yüzüne çıkmış ve hızla siyasal biçim kazanmıştır. (Ne gariptir ki artık köpekler sanki birer laiklik – modernizm simgesi haline gelmişlerdir. Tıpkı neredeyse çıplağa yakın giyinmenin, LGBT davranışların laiklikle özdeşleştirilmesi gibi.) Olayın zihinlerde buralara kadar çekilip, indirgenmesi oldukça manidardır. Nitekim CHP, DEM, TİP gibi partilerin bu gibi saiklerle olayı sahiplenmeleri tesadüf olmasa gerek!..

Tasarının Sorunu Çözeceğinden Şüphedeyim!..

Sonuç olarak her ne nedenle olursa olsun katliam görüntülerine hiçbir şekilde yer verilmemelidir. Bu konudaki vicdani ve etik değerler gözetilmelidir. Hem insanı hem de hayvanı koruyan bir formül geliştirilmelidir. Tek yanlı bakışlardan kaçınılmalıdır. Tasarının eksik, yanlış, sakıncalı yönleri iptal ya da revize edilmelidir. Detaylandırmaya muhtaç yanları netleştirilmelidir. Muğlak, tartışmalı yanları varsa törpülenmelidir. Bu konuda hassas olunmalıdır.

Şahsi fikrime göre, anlaşılan o ki bu yasa da sorunu çözmeyebilir. Çünkü gerçek ihtiyaçlara ve rasyonel kriterlere göre değil, iki kesimin kendi arasındaki çatışmasına göre şekillenmektedir. Devletteki merkezi / yerel ikiliğini daha da arttırabilir. Aynı zamanda içeriği bakımından sürekli “Filancalar ne der” korkusuyla ele alınmış bir yasa görüntüsü veriyor. Tıpkı öncesindeki 5199 sayılı yasa gibi sorunu çözmek bir yana daha da derinleştirebilir. Oysa hem vicdani hem de rasyonel ölçütlere göre bu sorunu çözmek mümkün gözükmektedir. Eksik bakış açısındadır.

Korkarım ki, bu şekliyle yasa sorunu erteleyecek, sürece yayacak, karar almaları zorlaştıracak, tartışma ve sürtüşmelerle tekrar zaman kaybettireceğe benzemektedir. Kısaca “Ne İsa’ya Ne Musa’ya” yaranabilecektir!..

22. 07. 2024