Bay Vazgeçilmez: Mehmet Akif Ersoy nasıl Habertürk'ün GYY'si oldu?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Mezarlıklar, kendisini vazgeçilmez sananlarla doludur…

Yoldaşlarım, sırdaşlarım, felaket arkadaşlarım.
Sizleri bugün, Albert Camus’den, Charles de Gaulle’e kadar pek çok kişiye atfedilen,
bu veciz söz ile karşılıyorum.
Nedenini az sonra anlatacağım medya kulisiyle anlayacaksınız.

Malumunuz, Habertürk TV’de istifa eden GYY Mehmet Yeşilkaya’nın yerine geçtiğimiz günlerde, kanalın ekran yüzü Mehmet Akif Ersoy atandı.
Kendisi çatışmalı bölgelerden yaptığı cevval yayınlarla, bir hayli göz doldurmuş idi.
Bu nedenle öncelikle tebrik ediyor, başarılar diliyoruz.

Fakat Ersoy’un zirveye çıkışı, güller ve dikenlerle dolu bir yoldan geçti.
Keskin kulaklarıma gelen fısıltılar böyle diyor!

Habertürk koridorlarında konuşulanlara göre, Ersoy uzun bir süredir hemen hemen herkese,
kanaldan istifa edeceğini ve başka yayın kuruluşlarıyla iş görüşmeleri yaptığını anlatıyormuş.
Bir ekran yüzü düşünün ki, aylardır, ‘ha gittim ha gideceğim, şuradan şu kadar teklif aldım,
burası gel diye yalvardı’ diyerek, kanalda ‘bu çocuk kesin ayrılır’ imajı yaratmış.
‘Sana GYY’lik yakışır’ diyen herkese de, ‘benim o koltukta hiç gözüm yok’ demiş.

Gelin görün ki, kimse Ersoy’un neden sürekli böyle söylediğini, daha açık bir ifadeyle ‘derdinin ne olduğunu’ anlamamış.
Ta ki Yeşilkaya istifa edene kadar…

GYY koltuğunun boşalmasıyla, kanal içerisinde büyük bir taht oyunu dönmeye başlamış.
Öyle bir oyun ki Game of Thrones halt etmiş!
Keskin kulaklarıma çalınan bilgilere göre, iki kişi bu koltuk için bir hayli mücadele vermiş.
Birincisi grubun Ankara temsilciliğini üstlenen genç ve gelecek vaat eden gazeteci Fevzi Çakır.

Diğeriyse şu yazdıklarımı okuyan herkese sürpriz olacak bir isim, evet koltuklarınıza sıkı tutunun sırdaşlar, diğer isimse Mehmet Akif Ersoy’un ta kendisiymiş!

Yani ben gideceğim, GYY’liği asla istemem diyen Ersoy, sağ gösterip sol vurmuş…
Görünen o ki yarışta çok dikkat çekmemek ve rakiplerini şaşırtmak için böyle bir taktiğe başvurmuş.
Günler süren pazarlıklar sonunda göreve tüm açık yürekliliğiyle talip olan Çakır’ı ekarte etmiş.
Hem de Çakır’ın aksine, hiçbir yöneticilik deneyimi olmamasına rağmen!

Durunnnnn hikaye burada bitmiyor.
Asıl ilginç kısmı şimdi başlıyor sırdaşlar.
Ersoy GYY olunca, tabii herkes şok içinde soruyor, ‘e sen bu koltuğu hiç istemiyordun, nasıl oldu?’
Ersoy’un buna yanıtıysa çok ilginç…
Kalması için Habertürk Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ’ın çok ısrarcı olduğunu…
Sen gidersen ben burayı yönetemem dediğini…
Kanal için vazgeçilmez olduğunu söylediğini…
Herkese anlatıvermiş…
Ve Kenan Beyin ısrarlarına karşı direnemediği için istemeye istemeye,
evet yanlış duymadınız, GÖNÜLSÜZCE görevi kabul ettiğini söylemiş.

Öyle ki GYY atandığı gün ve ertesi gün başına geçtiği kanala hiç uğramamış.
Çalışma arkadaşlarıyla da iş anlamında hiçbir temas kurmamış.
Bu durum kanalda büyük bir şok yaratmış.

Şimdiiiiiii sırdaşlar.
Piyasadan işittiklerimden bildiğim kadarıyla, Sayın Tekdağ bu sözleri pek de sarf edecek birine hiç benzemiyor.
Habertürk’ü yöneten asıl kişinin ve medya grubunun beyninin o olduğunu medya aleminde herkes bilir.
Yani Tekdağ, gitmesin diye kimseye yalvaracak biri değildir.

E peki keskin soruları sıralayayım:
- Bu anlattığı hikayelerle Mehmet Akif Ersoy ne yapmaktadır? Nereye varmak istemektedir?
- Hem bu kanalda çalışmak istemem diyip hem de beni zorla GYY yaptılar diyerek, çalıştığı şirkete, yöneticilerine ve çalışma arkadaşlarına neden haksızlık etmektedir?
- Bu ne yaman bir taktiktir?
- Hevesli ve yetenekli Çakır’a ayıp olmamış mıdır?

Beri gelen şu soruları bir yanıtlayıversin bir zahmet.
Benim bu konuya yorumumsa yazımın girişinde paylaştığım veciz söz…
Bir kez daha buraya yazayım:
Mezarlıklar, kendisini vazgeçilmez sananlarla doludur…

HALK TV- SÖZCÜ TV ARASINDA KADRO SAVAŞLARI

Sırdaşlarım üniversite yıllarından kalma bir hobim var: Masa tenisi.
Hem kendim oynar, hem de arkadaşlarımın hararetle kapışmasını izlemeye bayılırım.
Son günlerde medya aleminini en cakalı en havalı sitesi Medyaradar’ı takip ederken,
masa tenisi maçı izliyormuşum gibi hissettim.
Bir yanda Halk TV, diğer yanda Sözcü TV…

İki kanal arasında inanılmaz bir transfer kavgası var.
Halk TV yönetimine küsen soluğu Sözcü TV’de alıyor.
Sözcü TV’de Fatih Portakal’ın 14 milyonluk maaşına öfkelenen, Halk TV’nin kapısını çalıyor.
Öyle ki bazı gazeteciler ikinci tura döndü.

Mesela Halk Tv’nin gedikli ekran yüzlerinden olan İsmail Saymaz, eski kanalına saydırıp davulla zurnayla Sözcü TV’ye transfer oldu.
Fakat Portakal’ın maaşını duyan Saymaz, tekrar Halk TV’ye döndü.

Halk TV’de çalışan gazeteci İpek Özbey, kısa bir süre sonra Sözcü TV’ye transfer oldu.

Spiker Ece Üner, henüz bu yılın başında, Halk TV’yle uzun pazarlıklar sonrası, Sözcü TV’yle kontrat imzaladı.
Ancak o da Portakal’ın maaşına tepki olarak Halk TV’ye kaçtı.

Son olarak da Halk TV’nin internet sitesinin başındaki Ercüment İşleyen de transfer furyasına katıldı.
Ve Sözcü’nün internet sitesinin yönetimini üstlendi.

Baş döndürücü değil mi?
Hani efsane, izlemelere doyamadığımız Tosun Paşa filmi var ya.
Oradaki Tellioğulları ve Seferoğulları aileleri gibi iki kanal da maşallah.
Ekran yüzleri, yöneticiler kapanın elinde kalıyor.
Emekçi gazeteci iki kuruşa talim ederken, bu transferlerde milyonlar havada uçuşuyor.
Bakalım, kadro savaşları daha ne kadar sürecek?