İmamoğlu'nun hanut Roma gezisinden kulisler!

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

KESKİN KALEM keskinkalem@medyaradar.com

Ben gazeteciyim…
Ben yazmazsam…
O yazmazsa kim yazacak?
Çetin Emeç

Yoldaşlarım bugün gazeteciliğe ağıt yakmak için, klavyemin başına geçtim.
Ölmüş bir mesleğin artık resmi olarak ölüm ilanını yayımlamak için karşınıza çıktım.
Ülkede bu mesleği icare etmek artık sırat köprüsünden yürümekle eşdeğer.

Ünlü düşünür Dante ne demiş?
‘’Cehennemin en karanlık yerleri buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır."
Buhran zamanlarında dahi görevi tarafsız kalmak olan biz gazeteciler, belki de bu yüzden lanetlendik.
Her gün cehennem ateşlerinde yanıyoruz…

Farkındayım, ‘’amma da uzattın bre Keskin’’ dediğinizi de duyuyorum.
Ancak sırdaşlarım, özellikle son bir iki yıldır mesleğin daha doğrusu çoğu meslektaşın düştüğü hal, uzun süredir kafamı çok kurcalıyordu.
Yazdığım yazıların, ifşa ettiğim skandalların birikimi ve duygu patlaması, bu yazıya kısmet oldu.

Ülkede artık hemen hemen her gazeteci- emeği ve namusuyla işini yapanlar hariç- bir kişiye ya da bir yerlere angaje.
İktidar-muhalefet medyası fark etmez.
Arkasına birilerini almayan, ya meslekte yerinde sayar ya aç kalır.

Üstelik bu gazeteciler kamu yararını çoktan unuttu, angaje oldukları şahısların işine gelen haberler yapıyor.
Amma bundan daha tehlikeli olanıysa, rakiplere karşı itibar suikastı yapmak için bu gazeteciler kullanılıyor.

Medyada maaşlar o kadar düşük ki, yıllarca mesleğini düzgün yapan gazeteciler bile yoldan çıktı.
Parayı, gücü, makamı basan, gazeteciyi satın alıyor!

İktidar-muhalefet medyası arasındaki temel fay hattının yanı sıra, bir de irili ufaklı fay hatları var.
Bakanlar arasında…
Belediye başkanları arasında…
Parti içindeki rakipler arasında…
Hatta bürokratlar arasında…

Bu gidiş, gidiş değildir.
Son birkaç yılda zenginleşen, kariyerinde basamak sıçrayan (hakkıyla kazananları tenzih ediyorum) niceleri bileğinin hakkıyla, namusuyla işini yapan onlarca gazeteciyi mesleğine küstürdü.
Sonuçta geldiğimiz noktadayız: Ortada onlarca gazete, TV, haber sitesi VAR.
Var amma çalıştıracak gazeteci YOK.
Doğrunun peşinde olmayıp, başkalarının çıkarlarının savunucusu olur ise gazeteci, işte o gün resmiyette öldüğü gündür.
Hepimizin başı sağ olsun.
Kalanlar var olsun.

SARAÇHANE BOEİNG’İ GAZETECİLERİ…

Şimdi anlatacağım kulisler, yukarıda bahsettiğim çürümüşlüğün vücut bulmuş hali.
Malum Ekrem İmamoğlu’nun Roma ziyareti ve beraberinde götürdüğü gazeteci heyeti çok konuşuldu.
Az evvel yazdıklarımı ve medyanın düştüğü hali en iyi özetleyen sanırım, medya eskisi, mesleğin katlinin sorumlularından olan Ertuğrul Özkök’ün şu ifadeleri:
‘’Türkiye’de gazeteciler ikiye ayrılır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Airbus 330 veya Boeing 747’sine girebilenler ve giremeyenler.
31 Mart’tan sonra öyle görünüyor ki, üçüncü bir gazeteci tipi de ortaya çıkıyor.
Saraçhane Boeing 737’sine binenler.’’

Daha fazla söze ne gerek var?
O kadar çaba göstermelerine rağmen iktidar uçağında yer bulamayanlar neyse ki kendilerine binecek yeni bir uçak buldu.
Yıllardır iktidarı israf üzerinden eleştiren halk, yerel seçimlerde oy tercihini açık şekilde muhalefetten yana koydu.
Neden?
Değişim görmek için.
Neden israf, lüks görmek istemediği için.

Ama karşımıza çıkan manzara ne?
Boeing uçakla Avrupa Oyunları’nın İstanbul’da düzenlenmesi için Roma’da düzenlenen imza törenine gidildi.
38 gazeteci davet edildi.
Lüks bir otelde konaklatıldı.
Lüks restoranlarda yedirildi içirildi.
Şimdi soruyorum:
BU GAZETECİLERİN GEZİSİNİN MASRAFLARI BELEDİYENİN KASASINDAN MI YAPILDI?
BU GEZİ NE KADARA MAL OLDU?

Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, aralarında Özkök’ün de olduğu bazı gazetecilere özel program düzenlenmiş.
Yani özel restoranlara, şarap evlerine götürülmüşler.
Yüklü hesapların geldiği ultra lüks restoranlarda, yemek yemişler.
Roma’da her birinin altında da kiralık araçlar varmış.
Hatta alınan bazı çok pahalı hediyelerin faturalarının da belediyeye gönderildiği iddia ediliyor.
BU YEMELİ İÇMELİ ULTRA LÜKS GEZİNİN FATURASINI İSTANBUL HALKI MI ÖDEDİ?

Bu soruyu kimler cevaplasın?

Mesela Ruşen Çakır...

Yurtdışından yüzbinlerce dolar ve Euro fon alıp yanında çalıştırdığı gazetecilere üç kuruş maaş veren Ruşen Çakır Medyascope'dan bu soruya bir cevap verebilir mi?

Ya da Halk Tv'de 'entelektüel' röportajlar yaptığı algısı oluşturan Kürşad Oğuz, 'Derin entel' bilgisiyle bize, bu israfı kimin parasıyla yaptığını izah edebilir mi?

Cafer Mahiroğlu ile karşılıklı bir programda İngiltere'de ve Fransa'da bu tip bir harcamanın nasıl yapanı rezil edeceğini konuşabilirler mi?

Misal Nevşin Mengü...

Hem hükümet hem muhalefetten nemalanıp herkesin vagonuna atlama yeteneğine sahip 'muhalif' gazeteci... sanırım kimliksiz muhalif demek daha doğru..

Nevşin Hanım bu gezide sadece kendisi için kaç para harcandığını bir hesaplayıp Youtube programı çekebilir mi?

Sevgili yoldaşlarım,

Keskin kalem'in dostları...

Roma gezisinden fotoğraflara bakıp, gördüğünüz her gazeteciye bu soruları ve benzerlerini kendiniz de sorabilirsiniz.

Mide bulandıran o fotoğrafa bir bakın ve sorun...

Hiç birinden cevap alamayacağınızdan eminim...

Geziye giden bazı gazetecileri tenzih ederek son olarak çok önemli şu kulisi sizlere emanet ediyorum sırdaşlarım:
İddia o ki bu geziye katılanların çoğu özellikle seçim döneminde İmamoğlu ve ekibi tarafından büyük fonlarla beslenmiş.
O nedenle bu gezi bir nevi turnusol kağıdı işlevi görmüş.
Umarım bir gün birileri, bu gazetecilerin banka hesaplarındaki meblağları takip eder.

HALK TV’DE KİMLER KAÇMA PLANI YAPIYOR?

Sırdaşlarım Halk TV’de yaşanan ekonomik işkenceyi, siz de şahitsiniz ki defalarca yazdım.
Hem de emekçilerin benimle paylaştığı dertleri ve aldığım kulisler üzerinden.
Elimde derman, klavyemde tuş kalmadı.
Halk TV yönetimi aynı tas aynı hamam devam ediyor.

Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde Halk TV emekçisinin geçim derdi o kadar dayanılmaz bir hal aldı ki…
Aralarında bazı yöneticilerin de olduğu çoğu çalışan iş aramaya başladı.
Bu yöneticilerden biri, koordinatör seviyesinde.

Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu da belli ki kanalda çalışacak kimse kalmayacağını anladı ki, X üzerinden bir açıklama yaptı ve şunları söyledi:
‘’Halk TV, çalışanlarının, zorlaşan hayat şartları altında daha fazla ezilmemesi için haziran ayında aylıklarda imkanların elverdiği ölçüde yeni bir düzeltme daha yapılacaktır.
Devletin topladığı vergiler adil bölüştürülmek zorundadır.
Kamu reklamlarını planlayan ajans sahiplerine çağrımızdır: Devletin size verdiği bütçeyi doğru planlayın. Kamu reklamlarını adil paylaştırmak zorundasınız. Tarafgirlikten vazgeçin. Zira bu vergiler Halk TV çalışanları ve izleyicilerinden de toplanıyor.’’

Evet reklam adaletsizliği yaşandığı doğru.
Keskinlikle katılıyorum da.
Siz ultra lüks hayat yaşarken, kanalınızdaki bir spiker, pek çok çalışanınızın maaşının toplamı kadar maaş alırken…
Bu sözlere kim inanır?
Hangi medya patronu ‘’imkanların elverdiği ölçüde zam yapacağım’’ diye tweet atar?
Sonrasında da reklam ister?
Bu nasıl bir üsluptur?
Nasıl bir iş çözme tarzıdır?
Takdiri siz sırdaşlarıma bırakıyorum...

KESKİN KALEM

Tüm yazılarını göster