İnfial
25 Tem 2015 14:23 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:45

Türkiye'ye “Kırk katır mı kırk satır mı?” tuzağı! İşte “Ölümcül Survivor”ın kanlı kodları!

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, “terör oyunu”nda zihinlere empoze edilen “ölümcül tercihler”in kodlarını çözümledi…

Türkiye son zamanlarda adeta bir tercihe zorlanıyor. İşin garibi bu yönde giderek keskinleşen bir saflaşma da mevcut. Çoğunlukla “mış gibi” yapılıyor. Kimi IŞİD’e karşı imiş gibi yapıp –açıkça destekleyemese de- aslında içten içe “sempati” besliyor. En azından “Ezsinler şu PKK’lıları” diyor. Hızını alamayıp sempatisini gizleyemeyenler bile var.

Bir başkası PKK’ya karşı imiş gibi yapıp PKK’nın işine gelen tüm söylemleri hatta pratikleri geliştiriyor. Onlar zaten HDP’yle çoktan ”Kanka” oldular. (Bunlar çoğu kez “AKP karşıtlığı” söylemiyle ya da perdelemesiyle yapılıyor. AKP’yi kim zora düşürürse düşürsün hatta ülke kaosa sürüklensin önemli değil onlara göre!) Bu konuda bastırılmış tüm eğilimler fırsatını buldular mı zırt diye ortalığa fırlıyorlar. Artık kim kimi “yedeklemek” istiyorsa onu kolluyor!

Ayrıca çoğu kez de “lanetliyoruz” adı altında içten içe bunları büyüten, açıkça destekleyemese bile ustaca olumlayan, sempatisini dolaylı cümlelere sıkıştıran bir “eğilim” de mevcut. Kısaca herkes meşrebine göre bir “Partner” seçiyor. Bu konularda coşan coşana!

TÜRKİYE “ÖLÜMCÜL TERCİHLER”E ZORLANIYOR!

Bu noktada sadece devlet, politikalar, partiler değil, zihinler, ruhlar, vicdanlar da baskılanıyor, saflaşıyor. Kimi -utanmazca- Suruç’ta ölen gençlerin katlini bile olumluyor, kimi öldürülen askeri, polisi. Oysa her ikisi de süren “ölümcül oyun”un birer çehresi. Onaylanan her ölüm yeni ölümleri çağırıyor. Kimse bütün bunların “büyük resim”in küçük birer karesi olduğunu anlamıyor. Kin ve öfke aptallıkla sarmalanıp bütün patlayıcı kimyasallardan daha tahripkâr büyük bir bileşim ortaya çıkarıyor. Herkese hızla sirayet eden, yayılım katsayısı yüksek büyük bir “akıl tutulması” yaşanıyor. Bu tarz her eylem bir “toplumsal sis bombası” işlevi görüyor. Herkes bir adım sonrasını, burnunun ucunu dahi görebilsin istenmiyor. Terörle “Ruhsal flört”ün zemini oluşturuluyor!

Süren berbat oyunun çapı ve hedefi büyük. Türkiye’nin zaten hiçbir zaman tam yerine oturmayan “tehdit algısı” (Soğuk savaşın NATO şablonlu “Kırmızı kitap” konsepti bitince!) yeniden formatlanmak ve iyice “Şizofrenik” hale getirilmek isteniyor. Anladığım kadarıyla Türkiye’nin tehdit algısında (İlla böyle formüle edilmesi gerekmez, hoş Türkiye’ninkiler biraz köreltildi ama gene de devletlerin refleks hissedişler vardır!) düne kadar PKK “öncelikli” iken bu “Açılım”la dondurulup, ertelenince bu kez “sinsi bir değiş tokuş” yaptırılarak konsept değiştirilmek isteniyor.

IŞİD ve eylemleri bunun için Türkiye topraklarına taşınıyor. ABD-İngiltere-İsrail cenahı Türkiye’nin “IŞİD hedefi”ne kilitlenmesi isterken o karamboldan Kuzey Suriye’de bir “Koridor Kürt Devleti” çıkartılmak isteniyor. Türkiye’ye ise bu yolu “temizleme” görevi verilmek ya da en azından “gölge etmemesi” isteniyor. Buna ayak diremenin hatta bozma niyetinin bedeli de “terör” oluyor.

IŞİD markası öne sürülüyor ki, Türkiye’nin tehdit algısı IŞİD’e yönelsin ve PKK-PYD’nin eli rahatlasın, oradaki “rüşeym devlet”in önü açılsın. Türkiye’ye IŞİD bahanesiyle “kendi ipini kendin çek” deniliyor. Sonuçta yapılan her eylem bu sürecin hızlanmasına ve Türkiye’nin bir kez daha sıkıştırılmasına hizmet ediyor. Bir tür “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” durumu yani. Ne yaparsan yap gelip PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor. Ben tam “kıstırılma hali” buna derim. Bu “çaresizliği” yırtıp atmak lâzım!

Bu bağlamda IŞİD bildiğimiz klasik terör örgütlerine hiç benzemiyor. Sadece çok acımasız ve olağanüstü sert yöntemleriyle değil, aynı zamanda başka güçlere açtığı manevra ve manipülasyon alanıyla da farklılaşıyor. Bu açıdan çok kullanışlı. Kimi yönlendirmek istiyorsan IŞİD’i üzerine sal sen de aradan sıyrıl gitsin!

Bu yüzden mevcut haliyle ABD’nin IŞİD’den “rahatsızlığı” tümüyle bir tür mizansendir. Reel temeli yoktur. IŞİD doğrudan kendi güçleriyle Suriye’ye giremeyen ABD ve müttefiklerinin “Truva atı”dır. İstihbarat servislerinin atölyelerinde özel olarak imal edilmiş yeni tip terörün son model “Terminatör”üdür. (Obama Konsepti!) Zaten ABD IŞİD’ten ne zarar görüyor ki IŞİD’e gerçekten karşı olabilsin? IŞİD ABD hedeflerine mi saldırdı? Amerikalıların kellelerini mi kesiyor? Ortadoğu’nun Müslümanlar halkları dışında -göstermelik infaz şovlarını saymazsak-hangi emperyal gücün tavuğuna gerçekten kış dedi? Deseydi şu ana kadar yaşatırlar mıydı? En yetkili ağızları “Daha 30 yıl IŞİD’i konuşacağız” der miydi?

Demek ki bizi ilgilendiren boyutuyla şimdi IŞİD ile PKK’nin yer ve rol değiştirmesi isteniyor. Maruz kaldığımız en yeni “algı operasyonu”muz da bu. IŞİD öne çıktıkça PKK/PYD masumlaşacak, mağdurlaşacak hatta “tercih edilebilir” hale gelecektir. (Kafa kesen İslamcıların yanında kafa kesmeyen, insancıl, cici ve “laik” PKK’lıların lafı mı olur?) Sanki IŞİD 30 bin insanımızın ölümünden sorumluymuş, yıllardır Türkiye’ye kanı o kusturuyormuş, askerlerimizi o vuruyormuş, Türkiye’yi bölme planları yapıyor ve sürekli “iç savaş” la tehdit ediyormuş gibi. Bunlar ne çabuk unutuluyor?

Bu anlamda IŞİD daha ne ki? Dünkü çocuk sayılır. On fırın ekmek yemesi gerekir.  Fark şu ki konjonktürel hesaplara uygun yeni bir “öcü” ya da PKK’yı aklayacak bir “çamaşır makinesi” gerekiyordu o kadar. Senaryo gereği bir “kötü adam” ı unutturmak, hatta aklamak için sahneye “daha kötü bir adam” çıkartırsın o kadar!

IŞİD BOMBALARIYLA MI PKK KURŞUNLARIYLA MI ÖLMEK İSTERSİNİZ?..

Bütün bunlar elbette ki IŞİD’in “tehlikeli” bir “tehdit” olmadığı anlamına hiç gelmiyor. (Bunu şu ana kadar IŞID’e karşı en hafifinden “göz yuman” politikalar geliştiren “Hükümetçi” cenah anlayamaz.) Tam tersine şu an belki “yakın” değil ama “hızla “yakınlaşan” bir tehdittir. Hangi niyetle olursa olsun Türkiye’ye “Ortadoğu bulamaçlı” yeni tip terörün ihracında “kaldıraç” olacağı kesin gözüküyor.

Yarın öbür gün bu misyonu daha da artabilir ve “IŞİD damgalı” yeni eylemlerle sarsılabiliriz. Bugün Suruç’ta saldıranın ertesinde İstanbul’da, Ankara’da yahut başka bir yerde saldırmayacağının hiçbir garantisi yoktur. (Besle kargayı oysun gözünü!) Türkiye’yi yıldırarak teslim alma hedefli terör kartı her daim yürürlüktedir. Şimdi olaya yeni bir “oyuncu” dahil olmuştur o kadar. Düne kadar saha kenarında ısınma hareketleri yapan IŞİD şimdi sahaya inmiştir. Küresel antrenörü “Hadi aslanım gir, kim tutar seni!..” demiştir!

O nedenle sorumlu mevkiler bir “tercih aymazlığı”na düşmemelidirler. Sahnelenen oyunun sathına takılıp kalmamalıdırlar. İnsanımız ne IŞİD bombalarıyla ne de PKK kurşunlarıyla ölmemelidir. Ölüm ölümdür, katil de katil. IŞİD bombası ya da PKK kurşunu arasında tercih yapılamaz (Kaldı ki PKK bombalarını da unutmadık!) ve biri diğerinin “alternatifi” olamaz. Bu “yıkıcı, bitirici zaaf” gösterilmemelidir!

Bu anlamda PKK “daimi tehdit” iken IŞİD “Konjonktürel” tehdit”tir. (Kuzey Suriye’deki “otorite boşluğu”na dayanarak) Ama her ikisi de tehdittir. PKK ve IŞİD aynı “oyun”un farklı maskeler takmış iki oyuncusudur. Biri diğerini unutturamaz. Arada derece ve yöntem farkı vardır. Her ikisiyle de farklı yöntem ve platformlarda mücadele edilmeli, biri diğerinin bahanesi olan atraksiyonlara aldanılmamalıdır. Kurulan ve kurulacak olan tuzaklara karşı, “kırk katır mı kırk satır mı” dayatmalara rağmen mümkün olan azami direnç gösterilmelidir.

Türkiye zaten mayınlı sahalarda dolaşırken o mayınları bir bir temizleyecek, bu fasit daireyi kıracak, akıllı karşı-hamleler yapacak, terör ve kaos tahdidini defedecek, şımaranlara hadlerini “gerektiği gibi” bildirecek sağlam bir “irade” arıyor!..

25.07.2015.

atillaakar@gmail.com