İki Lafın Beli
23 Ara 2014 16:42 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:00

24 yıllık medya patronu ama ilk kez konuştu: Erdoğan beni yokluğa mahkum etmelerini söylemiş!

Flash TV’nin sahibi Ömer Göktuğ, yıllar sonra ilk kez konuştu. Medyaradar’ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e çok ses getiren bir röportaj veren Göktuğ, bakın Türk medyasını ve medya patronluğunu nasıl anlattı. İşte ders niteliğinde o çok çarpıcı röportaj…

Çalışanlarını siper edenlerden değil, çalışma arkadaşları için kendini siper edecek kadar cesur yürek o…Belki de bu röportaj sayesinde bugün ilk kez onunla tanışacaksınız. Çok gündemde olmayı sevmiyor, internette tarama yapsanız fotoğrafını bile kolay kolay bulamazsınız. Dedim ya başarılı ama geri planda durmayı tercih ediyor. Bir basın emekçisi olarak ben kendisini tanıdığım için mutluyum ve gurur duydum, ne de olsa çok kalmadı onlardan… Okan Bayülgen’in tabiriyle “Devrimci kanal” Flash TV’nin sahibi o. Ömer Göktuğ… Açık yürekli, cesur. Bir medya patronu ilk kez bu kadar açık konuşuyor. 24 yıllık bir TV’nin sahibi dile kolay. Kimler geldi, kimler geçti, bir tek o kalıcı oldu. Bir tek o çizgisini bozmadı. Bütün medya patronlarını az çok tanıdık, ama öyle ama böyle gündeme geldiler. Kimi vergi cezaları ile kimi iktidara yakınlığı ile kimi girdiği ihaleler kimi de giderek büyürken, gücüne güç eklerken… Ama o hep geri planda kaldı… 24 yıldan bu yana kendi yağı ile kavrulan bir kanaldan bahsediyoruz. Birçok kanal el değiştirdi, kapandı ama Flash TV’nin ne duruşu değişti ne de patronu… Tempoyu hep yüksek tuttular, Türk toplumunun unuttuğu eğlenceyi hep doyasıya yaşadılar. Bir nevi izleyicide antidepresan etkisi yaptılar… 
Kimi zaman tebessüm ettik, kimi zaman pes dedik…! Ama işin en güzel yanı halay nasıl güzel çekilir, onu da onlardan öğrendik, Ankara’nın bağları ile göbek atan keyifli yurdum insanlarına şahit olduk…
O ne iktidara yakın ne de cemaate. Hani şu moda tabir var ya: Bitaraf olmayan bertaraf olur. Sanırım bu açıklamayı pek önemsemiyor. Medya bağımsız olmalı, hiçbir iktidarla yakınlığı olmamalı, kanalımız tam bağımsız diyor. Flash TV’nin halaylarla anılmasını da tebessümle karşılıyor. Diyor ki “Bizi küçümseyen zübbeler bile düğünlerinde bizim şarkılarımızı çalıyor. Toplumun her kesimi bizi izliyor” diye de iddialı konuşuyor. Bu röportajdan ben çok büyük keyif aldım, en çok etkilendiğim kısmı ise “Güvercin tedirginliği”ydi. Nedir o tedirginlik? diye sormayın, röportajda saklı…
Satırlarımın sonuna gelirken hemen emeğe saygı diyorum ve bu röportaj için benim kahrımı bir hayli çeken ve büyük emek veren Flash TV’nin başarılı ekran yüzü  Mustafa Yenigün’e teşekkürü borç bilirim. Hayli ilginç sunum tarzı, görselliği ve habere hâkimiyeti ile kendisini takipte olduğumuzu ve başarılarının devamını dilediğimizi de söyleyeyim.
Şimdi ben aradan çekiliyor sizi Ömer Bey ve bu ders niteliğindeki röportaj ile baş başa bırakıyorum… Mutlu olun, umudunuzu yitirmeyin,  güzel yarınlar bizim! Sevgi dolu bir dünya ve gerçek gazetecilerin koridorlarda cirit attığı bir medya diliyorum…

RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
MAİL: alevgursoy2008@gmail.com


Ömer Bey, öncelikle röportaj talebimi kırmadığınız için çok teşekkür ediyorum. Flash TV gibi yıllara meydan okuyan, renkli ve çok konuşulan bir kanalın sahibi olmanıza rağmen pek gündemde değil, geri planda kalmayı tercih ediyorsunuz. Öncelikle sizi tanımak isterim, kimdir Ömer Göktuğ?
Flash ile ilgili düşünceleriniz için teşekkür ederim. Ben 1953 İstanbul Beşiktaş nüfusuna kayıtlıyım. Çok gözlemci ve hafızası kuvvetli biriyim. Menderes dönemi Kıbrıs anlaşması, İngiltere infiali gibi olaylardan bugüne kadar siyasi ve sosyal hayatı yakından gözlemleyerek yaşıyorum.

“İŞADAMI CEPHEYE EN SON ÇIKAR”

Diğer medya patronları gibi işadamı olmanıza rağmen pek gündemde değilsiniz, ne siz ne de aileniz neden?
Bir iş adamı, ne iş yapıyorsa yapsın cepheye en son çıkar. Kişisel imajı ile kurumsal imajını ayırır, ayırmalıdır. Gündeme gelmek veya öne çıkmak esasen kurumsal bir sorun, acizlik veya olağanüstü bir durum nedeniyle olabilir.

“MEDYA GÜCÜ İLE ÇIKAR SAĞLAMAYI REDDETTİK”

Kimler geldi kimler geçti bu medya kervanından dersem yeridir. Birçok medya patronu tarihe gömüldü. Hala varlığını sürdüren en eski medya patronlarından birisiniz ve Flash TV çizgisini hiç bozmadı, hep kalıcı oldu, bunun sırrı ne, nerede?
Evet, ilk özel TV Magic Box grubu idi. 10 yıl önce gittiler. Biz ikinci özel kanalız. Bizden sonra HBB, Kanal 6, Show gibi kanallar yayına geçti. Flash 1991 yılı sonunda kuruldu, 24 yaşında. Bu durumun birçok nedeni var. Öncelikle yüzde yüz özkaynak ile yola çıktık ve hiçbir zaman borçlu olmadık. Tüm krizlerde çok dikkatli davrandık. İkinci sebep ise medya gücü ile çıkar sağlamayı reddettik… Çünkü bu alışkanlık tedavisi olmayan bir kötü alışkanlıktır. Alışırsan kurtulamazsın ve batar gidersin.

“MEDYA PATRONU MEDYAYI HAKSIZ ÇIKARLARI İÇİN KULLANAMAZ”

Bir işadamı olarak medyada yer almak isteyişinizin diğer medya patronlarına benzer ya da farklı yönleri var mı? Mesela ihalelerde vs. faydasını görüyor musunuz, tabii giriyorsanız?
Hiçbir şirketimiz resmi veya özel hiçbir ihaleye girmemiştir. Son dönem yani 5 – 6 yıllık özel kanallar hariç tüm medya patronlarını tanırım… Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Kemal Uzan, Enver Ören ve diğerlerini medya işine girmeden 10-15 yıl öncesinden tanırım. Medyanın güç olarak görülmesi ve haksız çıkarlar için kullanılması genellenebilir bir olgu olarak görülmemeli.

“HEPSİNİ TANIRIM, HİÇ BİR İKTİDARDAN TALEBİM VE ÇIKARIM OLMADI”

Medyaya neden girdiniz peki, bu iş sizin için keyif ve tutku muydu, yoksa medya patronu olmanın getirdiği prestijden mi yararlanmak istediniz?
Medya üzerinden hiçbir ekstra prestij yaşamadım… Doğrusu pek keyif de almıyorum. Hatta çok sıkıntı çektiğimi ve ciddi zararlar gördüğümü söyleyebilirim. Bir işadamının prestiji, kendi iş dünyasında ve çalışanlarına karşı düşünülebilir; bu anlamda prestij güvenilirliktir. İmza güveni, söz güveni ve hatta konuşulmayan konularda bile güven… Hiçbir sözümüzden dönmedik ve çalışanlarımızın haklarını hiç aksatmadan verdik. Flash’ın 24 yıllık tarihinde maaşlar bir gün bile geç ödenmedi. Bir insanın prestiji, dost ve aile çevresi ile toplum önderleri ile ilişkileri olarak değerlendirilebilir. Kendim ve ailem için mütevazı bir hayatım oldu. Liderlere gelince Sn. Demirel’i 40 yıldır tanırım. Korkut ve Turgut Özal kardeşleri ve Erbakan hocayı çocukluğumdan beri tanırım. Sn. Kılıçdaroğlu’nu SSK Genel Müdürlüğünden beri yaklaşık 35 yıldır, rahmetli Ecevit’i, Sn. Baykal’ı Mesut Beyi, Sn. Çiller’i yakinen tanırım. Sn. Gül ve Sn. Erdoğan’ı Lise çağlarından beri… Hatta daha onlar birbirini tanımadığı zamanlardan beri ayrı ayrı tanırım… Eğer bu insanları tanımak prestij sağlıyorsa, ben medya işine girmeden çok önceki zamanlardan bayağı prestij sahibiymişim. Hemen söyleyeyim bu insanların hiçbirinden hiçbir talebim ve çıkarım olmamıştır… Tam tersi olmuş olabilir.

“SÖZCÜ KURULURKEN BANA DA YATIRIMCI OLARAK TEKLİF YAPILDI AMA…”

Türk medyasının en büyük sorunlarından birinin medya patronlarının sadece gazetecilik değil de başka alanlarda da faaliyet göstermesi, mesela işadamı olması ve bu nedenle iktidarlara boyun eğmek durumunda kaldıkları söyleniyor. Ve Türkiye’de Sözcü gazetesinin patronu dışında sadece gazetecilik yapan başka medya patronu yok. Siz de bir işadamısınız bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Medya patronlarının işadamı olması doğal bir durumdur. Yeter ki iyi işadamı olsunlar. Gazetecilerin medya patronu olması olağandışı ve normal ekonomik kurallara uygun olmayan bir durumdur. Bir gazetecinin medya yatırımı yapabilecek kadar parası olması kolay izah edilemez… Bunun örnekleri var… Arka planı ile ilgili somut bilgilerim var ama bu konuya girmek istemem.  Sözcü kurulurken bana da yatırımcı olarak teklif yapıldı. Bu teklif, çözüm önerisi olmayan sert ve yıkıcı muhalefet… Muhalif kesimlerin istismarıdır. Uluslararası basın ilkelerini zorlamamak gerekir.

Sözcü Gazetesi’nin şu anki sahibinden mi gelmişti bu teklif size ve neden kabul etmediniz, sert muhalefet miydi sorun?

Hayır, gazete kurulmamıştı bile o zaman. Birkaç kişi benimle bu konuda görüştü ancak ben görsel basında kalmayı yani sadece Flash TV ile yetinmeyi daha mantıklı buldum. Netice itibari ile yazılı medyaya çok yakın değildik, bildiğimiz sektörde kalmak daha akılcıl.

Yani bir gazete açmayı düşünmüyorsunuz...

Yok düşünmüyorum. Hiç böyle bir düşüncem olmadı, olacağını da sanmıyorum…

“İSTER MALİYECİ GELSİN, İSTER MÜFETTİŞ”

Peki, siz bu bahsettiğim sorunu hiç yaşıyor musunuz? Yani hem medya patronu hem de işadamı olmanın ağır geldiği günler oluyor mu?

Sultan Abdulhamit, her kurulan gazeteye, dergiye bir kese altın gönderirmiş. Bunu çoğu kabul edermiş. Kabul etmeyenlerle hafiye teşkilatı ilgilenirmiş… Genlerimiz böyle. Benim yaşadığım dönemde ise, siyasiler şöyle bir bakıyor… “Nasıl olsa bir şeyler ister” diye bekliyor… Bir şey isterse kucakta… İstemezse biraz yol veriyor… Yine istemezse gelsin maliyeci, gelsin müfettiş, gelsin kamu gücü. En son versiyon ise “Süleyman iki milyon gönder… Reklam faturası geliyor”

“MEDYA PATRONLARI SEKTÖRÜ YETERİNCE BİLMİYOR”

Peki diğer medya patronlarını eleştirdiğiniz konular var mı hiç?
Ben medya patronlarını, sektörü yeterince bilmedikleri konusunda eleştiriyorum. Patronlar sektörün mali portresini, hukuksal yapısını, üretim düzenini, medya & reklam tarafını yeterince bilmiyor… Profesyonellere teslim olmuş gidiyor. İş dünyamızın en akıllı adamlarından Erol Aksoy Show’u kurup teslim ettiği üç profesyonel yöneticisinden ilk bir yılda “Bizi ortak et” teklifi aldı.

“ACUN ILICALI’NIN MEDYA PATRONLUĞU GELECEK VAAD EDİYOR”
En beğendiğiniz medya patronu kim mesela?
Hiç tanımıyorum, kaynaklarını bilmiyorum ama en iyi potansiyeli Acun Ilıcalı olarak görüyorum. İşin ekonomisine riayet ederse ve kazaya uğramazsa kalıcı olabilir.

“SİYASİLER MEDYAYA İKTİDARDA BAŞKA MUHALEFET DE BAŞKA DAVRANIYORLAR”

Az önce de dediğim gibi Flash çok eski bir kanal, birçok iktidar dönemini gördü, Hiç başınızın ağrıdığı oldu mu?
Bu işin içinde rahmetli Özal’ı, Sn. Demirel’i, Rahmetli Erbakan’ı, Sn. Çiller’i, Sn. Mesut Yılmaz’ı Rahmetli Ecevit’i Sn. Abdullah Gül’ü, Sn. Erdoğan’ı gördük… Şimdi de Sn. Davutoğlu’nu görüyoruz. Bunların ortak yanı “İktidarda başka, muhalefette başka” olmalarıdır. Hepsinin muhalefet dönemlerinde medya ilişkileri çok sıcak ve medenidir. Yine hepsinin iktidar döneminde “Benden değilsen, karşımdasın” fikri hâkimdir. Bu durum medya namusu taşıyanlar için çok ağır bir baş ağrısı yapar. Tarafsız… Bağımsız… KORKAK olursunuz.

“SİYASİLERDEN TEHDİT NİTELİKLİ ELEŞTİRİ ALDIM”

Mesela herhangi bir iktidar döneminde yaşadığınız bir baskı ve yahut her hangi bir bakanla ile vekil ile yaşadığınız ilginç bir anınız olayınız var mı yayınlarınız nedeniyle?
Evet, bana göre çok ilginç… Bir bakan, birkaç milletvekili, birkaç belediye başkanı beni arayarak “şart ve tehdit" nitelikli eleştiriler yaptı.

“BİR SİYASİYE KÜFRETTİM”

Siz ne yaptınız?

Sinkaflı küfür ettim.

Yaa sonra ne oldu?

İnanın hiç bir şey olmadı…Sadece bir tanesi ağabeyimi arayarak beni şikayet etmiş.

“KİMSEYE BİAT ETMEM”

Sonra?

Sonra unutulup gitti…Hatta o bakan İstanbul’da bir otelde kahvaltıda beni gördü, geldi boynuma sarıldı.

“RAHMETLİ BABAM MEZARDAN KALKSA TEHDİT VE ŞANTAJA BOYUN EĞMEM”

Yaptığınızı doğru buluyor musunuz şimdi düşününce?

43 yaşındaydım. Çok kızdım, telefonda oldu… İsim verip kimseyi mahcup etmem… Ama rahmetli babam mezardan kalksa tehdit ve şantaja boyun eğmem, biat etmem.

“ERDOĞAN, BENDEN UZAK DURMALARINI BENİ YOKLUĞA MAHKÛM ETMELERİNİ SÖYLEMİŞ”

Malum diğer medya patronlarının iktidarla başı zaman zaman ağrıyor. Sayın Erdoğan, her daim konuşmalarında onları ve yayınlarını hedef alıyor, siz bu konuda sanki biraz şanslısınız pek hedefte değilsiniz, bunun sebebi size göre ne?
Sayın Erdoğan’ı 68 yılından bu yana tanırım. İmam Hatip Lisesi 2.inci veya 3.üncü sınıfındaydı. Beyoğlu ilçe gençlik kolu başkanlığı, ilçe ve il başkanlığı, Belediye Başkanlığı, Parti başkanlığı Başbakanlığı dönemlerini ayrıntısıyla bilirim. Sn. Erdoğan’ın tanıdığı ilk TV patronu benim. Girdiği ilk TV Stüdyosu bizim stüdyolarımızdır. İkimiz de birbirimizi biliriz. Başbakan olup girdiği ilk Bakanlar kurulunda arkadaşlarına “Benden uzak durmalarını, yokluğa mahkûm etmelerini” söylemiş. Bunu bana o kurulda bulunan iki bakan anlattı. Bana neden bu kadar kırgın – kızgın olduğunu bilmiyorum. AKP kurulurken Sn. Gül, Sn. Gökçek ve Sn. Erdoğan yarışıyordu. Ben esasen bu kuşaktanım ama Erbakan Hoca’yı yarı yolda bırakmalarını hoş karşılamıyordum. Bu üçlü arasında en az yakın olduğum kişi Sn. Erdoğan’dı… O süreçte benim dışımda ve bence gerçek dışı bazı dedikodular nedeniyle kırılmış olabilir. Yine de Flash gerçekten tarafsız yayıncılık yapıyor… Yıkıcı muhalefet yapmıyor… Bu durumu da dikkate alıyor olabilirler.

“FLASH TV GERÇEKTEN TARAFSIZ YAYINCILIK YAPIYOR, YIKICI MUHALEFETE KARŞIYIZ”

Geçmişi de çok iyi bilen bir medya patronu olarak size desem ki bugünkü medyanın durumunu nasıl görüyorsunuz ne dersiniz ve size göre Türk medyasının en büyük sorunu ne?
Medyamızın Patron yetersizliği önemli bir sorun. Bunun yanında mecra bolluğu ve kadro yetersizliği de önemli sayılır.

“PESPAYE DURUMLAR, KALDIRAMIYORUM”

Çok geçmedi üzerinden Türkiye uzunca bir süre medyaya bomba gibi düşen tapeleri konuştu, “Alo Fatih” sanırım uzunca bir süre hafızalardan silinmeyecek. Sizin de hiç böyle baskılar aldığınız oldu mu, var mı bir Alo Fatihlik durum? Hatta hüngür hüngür ağlayan bir medya patronuna bile şahit olduk.
Bunlar üzüntü verici pespaye durumlar.

“MEDYA PATRONU OLMANIN ZORLUĞUNU AYDIN DOĞAN VE DİNÇ BİLGİN’E SORMALI”

Mesela geçtiğimiz günlerde Koza İpek Yayın Grubu'nun patronu Akın İpek ilk kez konuştu, açıklamaları büyük yankı uyandırdı, “İktidar sürekli bana baskı yaptı, şu çalışanını kov, şu gazeteciyi at” dedi ama direndim dedi. Medya patronu olmak sanırım zor bu ülkede?
Sn. Akın İpek’i tanımam… Ne kadar dirençli ve direncinin ne kaynaklı olduğunu bilmem. Tek bilebildiğim şey son on yıldaki çok hızlı yükselişidir. Medya patronu olmanın zorluklarını Aydın Bey’e, Dinç Bey’e, Erol Bey’e sormalı… Bugün mutlu olan medya patronlarına ise birkaç sene sonra sorulabilir.

“ERDOĞAN’IN YAKIN ÇEVRESİ BİLE VAR DERKEN BEN BASKI YOK DİYEMEM”

İktidarın ve özellikle Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın medyaya yönelik tutumunu nasıl buluyorsunuz? Var mı bir baskı ortamı?
Sayın Erdoğan’ın yakın ve eski çevresi bile baskı var derken… Benim aksini söylememi beklemiyorsunuzdur. Siyasette istihbarat ve propaganda çok önemlidir. Tayyip Bey ilk gençlik seminerlerinden beri bunu çok iyi bilir.

“DÜN ERGENEKONCULARA ÜZÜLÜYORDUK ŞİMDİ BUNLARA”

Türkiye malumunuz çok sıcak günlerden geçiyor. Geçtiğimiz günlerde Zaman ve STV grubuna yönelik bir operasyon düzenlendi. Siz bunu bir paralel yapı operasyonu olarak mı yoksa medya operasyonu olarak mı değerlendirirsiniz?

Valla biz eskiden Ergenekonculara üzülürdük, şimdi bunlara üzülüyoruz. Bu Balyoz, Ergenekon operasyonları olurken diyorduk ki, sıra bir gün bunlara gelecek ve bu kez başkaları da onlar için üzülecek. Tam da dediğimiz gibi oldu. Bu hiç akılcıl bir olay değil, biz bunu taa 2008 yılında programlarımızda dile getirdik. Bir takım yabancılar Türkiye’ye geldi ve bunların akıllarına bir şeyler koydu. Gözü olan, kulağı olan, aklı olan Flash izleseydi o dönem ne demek istediğimizi anlardı. Medya operasyonuydu, inlerine girildiydi kısmı bana göre teferruat, bunlar iktidar savaşları. Cephe ve mevzi savaşları, Basın özgürlüğü vs. hikaye. Arka plandaki ayrıntıları görmek lazım. Kimse hikaye anlatmasın.

“İTİLMİŞ KAKILMIŞ BİR KURUMUZ”

Anladığım kadarıyla siz ne iktidara yakınsınız ne de cemaate. Ne güzel şucu bucu olmamak değil mi bir medya patronu için?

(Gülüyor) Bitaraf olan da bertaraf oluyor sonra. Biz çok itilmiş kakılmış kenarda tutulmuş bir kurumuz. Bertaraf olmak da böyle bir şey işte. 

“GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİNDEYİZ”

Bu şartlar altında ne kadar özgürsünüz, ya da kendinizi ne kadar özgür hissediyorsunuz?
Bağımsız, Tarafsız korkak durumdayız… Toprağı bol olsun Hrant Dink bu duruma “Güvercin Tedirginliği” diyordu.

“BAĞIMSIZ, TARAFSIZ VE KORKAK DURUMDAYIZ”

Basın özgürlüğü diye şey kaldı mı hala?  Bu sorunun cevabı biraz zor gerçi ama?
Evet… Ülkemizde sonsuz bir basın özgürlüğü var. Çok mutluyuz. Keyfimize diyecek yok…Oldu mu?İsterseniz kafayı yemeden konuyu değiştirelim. 

Peki, tamam sağlam kafa ile sağlam bir soruya geçelim o halde Bildiğim kadarıyla Bursa’da yaşıyorsunuz. Peki, oradan bir TV kanalını yönetmek zor olmuyor mu, neden İstanbul’da değilsiniz ya da kanal neden Bursa’da değil?
CNN’in merkezi Atlanta’da, New York’ta değil, Washington’da değil. Bizim grup şirketlerin merkezi Bursa. Tabii ki operasyonlar İstanbul ve Ankara’dan yürütülüyor. Biz bir yerel televizyonlar Network’ü olarak yola çıktık. Uzun hikâye… Bunu anlayan olmadı… Şimdi de anlayan yok. Adam ABD’ye gidiyor; aynı kanalda kendi ilinin, hatta ilçesinin olaylarını izliyor. Bunun yanında NBA maçını izliyor. Buna network veya Yerel – Ulusal zincir denir. Bu nedenle Bursa uygundu… Ama 25 yıldır sektör hala bu aşamaya gelmedi… İşte sektör.
 
“BİZİ Tİ’YE ALANLAR BİZİMLE COŞUYOR”

Ömer Bey açıkçası, Flash TV bizi hep tebessüm ettiren bir televizyon kanalı. Halayla da artık neredeyse bütünleşti… Kanalı her açtığımızda mutlaka bir halay, türkü eğlence alıp başını gidiyor, tabii bunu çok ti’ye alanlar da var, Hatta “Dünya yıkılsa Flash halay çeker” diyenlerin sayısı hayli fazla, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bakın Ankara’nın Bağları türküsü bizden çıktı. Tavukları pişirmişem bizden çıktı. Kolbastı oyunu bizden çıktı. Zengin fukara hangi düğüne gitseniz bunlar çalmadan düğün bitmez. Aslında bu toplumda Flash’ın net bir karşılığı var. Bizi Ti’ye alanlar da bu şarkılarla coşuyor. İzin verin de herkesin “Belgesel" seyrettiği bir toplumda bunlar da olsun.

“BİZİ KÜÇÜMSEYEN ZÜBBELERE SÖZÜMÜZ ŞU: NE YAPTIĞIMIZI İYİ BİLİYORUZ”

Müzik ruhun gıdası derler, peki sürekli halaylarla anılan bir kanal olmak sizi rahatsız ediyor mu? Hatta "Flash TV kafası" tanımlaması bile var.  Bunlar sizi kızdırıyor mu?
Halay, Flash TV kafası gibi sözler bizi hiç rahatsız etmez. Bugün kent nüfuslarımızın %60’ı kent doğumlu değil, kırsal veya taşra doğumlu. Biz ne yaptığımızı biliyoruz… Züppeleri anlıyoruz… Onların da çoğu taşralı, ama ne yapsınlar… Biraz farklı görünmeye ihtiyaçları olabilir.
Hey gidi günler hey! Ömrünün yarım asrını Türk sinemasına tahsis eden Kadir İnanır, bile Flash TV'den geçti, ana haberi sunmuştu sizde, neden yine böyle bir atılımda bulunmuyorsunuz buna benzer? Ve Kadir Bey’de umduğunuzu bulmuş muydunuz?
Medya topluma mal olmuş tüm popüler yüzleri kullanmak ister. Bu tür denemelere atılım değil kitle testleri gözüyle bakmak lazım. İzleyici çok iyi refleks veriyor… Özellikle televizyonda popüler yüzlerden çok samimi, doğal ve güven verici tipler tercih ediliyor.

Bu arada Kadir İnanır oyunculuk, spikerlik derken artık akillerimizden de oldu bildiğiniz üzere, ne düşünüyorsunuz?

Allah yolunu açık etsin.

“GENELEV KADININI DA CAMİ İMAMINI DA KUCAKLAMAK İSTERİZ”

Dilber Ay’ın Parmaklıklar ardında yaptığı ilginç programı sormadan edemeyeceğim. Bu format kime ait ve gaye ne programda, kime ne mesaj verilmek isteniyor?
Her sanatçının kitlede özel bir karşılığı var. Bu format ve diğer birçok özgün program formatımız Genel Yayın Yönetmenimiz Sn. Şenay Şenol ve Programlar Müdürümüz Sn. Mustafa Aktaş tarafından geliştiriliyor. Bu iki değerli yöneticimiz Flash TV’nin kurulduğu günden bu yana kurumumuza çok değerli katkılar yapmışlardır.

“HER KESİM BİZİ İZLİYOR”

Flash TV’nin hedef kitlesi kimler genelde?
Hedef kitlemizi “Yeni kentli”, “Orta ve orta altı gelir grubu”, “Kadın”, “Orta yaş” grupları ağırlıklı olarak öngörüyoruz… Ama şaşılacak şekilde üst gelir ve üst eğitimli gruplar tarafından izlendiğimizi hatta bazı programlarımızın çocuklardan çok iyi tepki aldığını da gözlemliyoruz. Sonuçta genelev kadınından cami imamına kadar herkesi kucaklamak isteriz

“BİR TV KANALININ GÖRÜŞÜ VE SİYASİ YAKINLIĞI OLAMAZ”

Her kanalın az çok siyasi görüşü ya da siyasetçilere olan yakınlığı ortada ama ben Flash TV’nin rengini hiç çözemedim. Kime yakın hangi görüşe daha sempati duyar?
Bir TV kanalının görüşü veya siyasi yakınlığı olmaz, olmamalıdır. Flash TV’nin rengini çözemediğinize üzülmeyin. Ben de çözemiyorum… Bir rengi yok herhalde. Çözebilen olduğunu da sanmam. İnsanlığın ortak değerlerine, ülkemizin ortak değerlerine sahip olmaya çalışıyoruz.

“TAM BİR ÖZGÜRLÜK VAR, VİCDANLI YAYINCILIK YAPIYORUZ”

Flash TV’nin haberciliğini nasıl buluyorsunuz, var mı herhangi bir müdahale?
Haber ve programlarımızda tam bir özgürlük vardır. Arkadaşlarımızın ortak aklı ve vicdanı ile yayıncılık yapıyoruz. İnanılmaz belki ama burada hiçbir editoryal yönlendirme yoktur. Bir çıkıntılık olacak diye zaman zaman korkuyorum ama, hiç olmadı. En üst yöneticisinden, kapıcısına kadar tüm arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Onları çok çalıştırır, yorarım; ama dışarıdan hiç toz kondurmam… Göğsümü siper ederim.

“OKAN BAYÜLGEN’İ SEVİYORUZ”

En büyük hayranlarınızdan biri Okan Bayülgen. Flash TV’nin devrimci bir kanal olduğunu söylüyor her defasında, mutlu oluyor musunuz o bunları söylerken?
Okan Bey, çok özgün medya duruşu olan biri. Donanımlı bir televizyoncu. Arkadaşlarımız da O’nu seviyor. 

Ömer Bey tekrar teşekkür ediyorum. Röportajımızın sonunda size daha önce hazırladığım bir espriyi yapmak ve soruma cevap da almak istiyorum ama kızmak yok! Halay çekmeyi biliyor musunuz?
Açıkçası pek bilmem… Çocukluğumda folklor yaptım… Oyun havası, Zeybek, Halay hepimizin genlerinde var. Hiç bilmeyen bile yarım şişe rakıdan sonra aslanlar gibi oynar. İçmeden de oynanır tabii… Sahneleri esir alan birçok başörtülü kız görüyorum.
Gönül isterdi ki daha uzun uzun sürsün bu güzel söyleşi, hoş sohbetiniz ve cesur yüreğinizi canı gönülden selamlıyorum, yürekten teşekkür ediyorum. Diğer medya patronları da dilerim sizi örnek alır diyorum ve çalışanlarını siper etmek yerine göğsünüz siper eder tıpkı sizin gibi…